Eskişehir’den Ankaraya – Isınma Turu 2. Bölüm
Yola çıkmak bazen çok zor geliyor. Size de kesin oluyordur. Yürüyüşe gideceksinizdir, evden çıkamazsınız bazen, bir türlü hazırlanamaz, toparlanmanız uzar gider ya hani… Aynı o şekildeydim Eskişehir’den ayrılacağım gün.
Eşyalarım Atölye Bisiklet’teydi. Dükkan içinde vızır vızır çanta topluyordum, gelen gidenle hoş beş sohbet de ediyordum. “tamam, hazırım.” Diyemedim işte bi’ türlü.
Neyse, 12.30 gibi toparlandım ve çıkmaya hazır hissettim kendimi. Tam Cenap Abi ile vedalaşacağımız sırada müşteri geldi, zaman geçti derken hop kendimi yolda buldum.
Kendimi yolda buldum diyorum ama Şehir içi yolda buldum. Eski mahalleme uğradım. Arkadaşım Fatih’in ailesine bir selam verdim. Eski karşı komşularımı da gördüm, onlarla da ayaküstü bir sohbet ettim.
Rüzgar da Yola Dahil
Tüm bunların ardından gerçekten kendimi yolda buldum. İstikamet Sivrihisar, Karakayalar köyü. Lodos arkadan kuvvetli esiyor, ben doğuya doğru ilerliyorum. Saat 14.00 civarı şehirden çıkmış ve gün sonuna kadar 70-80 km yol yapmayı planlayan bir turcu için şartlar çok güzel. Görünmez bir el, yani doğa ananın eli, arkamdan çok güzel destekledi beni. Ee, bilenler bilir, Eskişehir Ankara arası yolda da pek rampa yoktur. Otomobili bıraksanız kendi gider, o derece düz ve akıcıdır. Bisiklette de durum pek farklı değil.
Bu coğrafyada rüzgarın tek handikapı tozmuş, onu öğrendim. Tarlalardan inanılmaz bir toz kaldırdı rüzgar. Bazen görüş mesafesi 15 metrelere kadar bile düştü. Bizim oralarda eskiler tarlalara “çöl” derdi. Bu tozu götünce eskilere hak verdim biraz.
Karakayalar’a doğru ilerlerken acaba dedim, “orada 2 gece mi kalsam? Hafta başı, sessiz sakin de olur hem.” Sonra fikre bi’ yükseldim. Ardından Kaymaz’a ulaştım. Karakayalar’dan önceki son büyük yerleşim yeri-ydi. Ana yol tarafında kalan kısmı artık Walking Dead platosu gibi olmuş. Ekmek alacaktım, yalan oldu. Neyse, çorba yerine makarnaya talim olacağız artık. Tarhana da yarının menüsü oldu artık. 😇
Videoda anlattım, burada da bahsetmeden edemeyeceğim. Karakayalar’ın hemen dibine maden kurmuşlar. Düz ayak giden köy yolunu da tepeden dolandırmışlar. Geçmiş zaman, köydekilerin zaten tadı tuzu yoktu, kente çok göç vermişti. Şimdi bu maden mevzusuyla iyice keyifler kaçmıştır. O kadar çukuru ve yığıltıyı görünce üzüldüm vesselam.
Sabah normalden erken kalktım ve şöyle bir kayalar arasında gezindim. 5’lik rotanın* nerede olduğunu hatırlayıp bulmaya çalıştım. Sonra başka bir rotada bolt’ları** seçmeye çalıştım. Sessiz sakin vakit geçirdim. Dün aklımdan geçen o fikirden de vazgeçtim, 10.30 gibi tekeri döndürdüm.
Bozkırın Kucağına Doğru
2’nci gün, köy yollarından Polatlı’nın güneyine doğru rota çıkardım. Bisiklet turculuğu yapanların çoğu ana yollardan çıkıp sakin yollardan gitmeyi tercih eder. Benim de tercihim böyle tabii ki. Sivrihisar sonrası Günyüzü tabelasından saptım. Yol in cin top oynuyor gibi oldu. İşte tam benlik yollar.
Bu önümdeki 2 gün boyunca 2019 senesinde gerçekleştirdiğim Ankara – İstanbul rotasının bir kısmını tersten tepeceğim. O zaman sabah erkenden başlayıp ilk gün 200 km yol almıştım. O gün yaptığım yolu şuraya bırakayım, benim için bile fantastikti. 😅
Isınma Turu’nun köye doğru yaptığım bu kısmında kendimi ilk etaptan daha rahat hissettim. Belki de daha bilindik yoldan gittiğim içindir. Yolda sürprizle karşılaşmayacağımı düşünmek de bu rahatlığı sağlıyor olabilir. Video ve fotoğraf çekerek bu günü de sakin sakin bitirdim diyebilirdim ki kamp kurana kadar…
Kurtuluş Savaşı Bölgesinden Geçiş
Gün sonunda yol aldığım coğrafya tarihi Sakarya Meydan Muharebesi’nin yaşandığı bölge. Civardaki her tepe, 100 yıl önce Yunan ile aramızdaki mücadelenin bir izi. Böyle uerlerde toprağı biraz eşelweseniz elbet bir kalıntıya rastlayabilirsiniz. O kalıntı bazen boş bir kovan bazense insan kemikleri olabilir. Bu sebeple kamp kurmak için bölgeden biraz daha uzaklaşmaya çalıştım. Köy yollarından uzak, tarım arazilerinin bittiği noktaları sezmeye çalıştım. Öyle bir yer buldum da.. daha iyisini bulabilir miyim acaba diye az daha dolanırken 3 tane kocaman çoban köpeği bulunduğum tepeye doğru son sürat koşmaya başladı. Onlar bana koşarken de ben de aksi istikamette tabanları yağladım. 😂😂 neyse ki peşimden gelmediler.
Sonraki gün yol yine köy yollarıydı ama bir ara Haymana asfaltına girdim. Bi’ 10-15 km kadardı sanırım.az bir kamyon sonrası köylerden devam. Öğleden sonra gibi Lodos yeniden başladı. Pazar günkü kadar şiddetliydi hem de. Yine arkamdan tatlı tatlı ittirdi ama bir yerde yol S çizdi ve rüzgarı karşıma aldım. Aman aman, gitmiyor bisiklet. Neyse ki kısa bir andı.
2019’da buralardan geçerken bir yerde tarlaların arasına girmiştim. Bu sefer düz yoldan şaşmadım ama Dereköy’den sonra bir rampa varmış… Yarım kilometre mesafede 100 metreden fazla irtifa kazandırıyor. Peşine Oyaca’ya çıkıyorsunuz. Oradan sonra da Dikilitaş, Karagedik, Ahiboz derken yol bitti.
18.30’u biraz geçiyordu ki köye vardım. Annem’e akşam olmadan geleceğimi söylemiştim, ana yüreği, kapıda bekliyormuş beni 😇
Yolculuğun videosunu izlemek için aşağıdaki Youtube bağlantısını kullanabilirsiniz. 😃