Merhaba Kırgızistan!
2007 senesinde üniversitede hazırlığa giderken, sınıf arkadaşlarımdan biri Kırgız’dı. Aynı bölümde değildik ama yıllar içinde her denk geldiğimizde muhabbet ederdik. Kırgızistan ve Kırgızlarla ilk temasım sınıf arkadaşım Altyn Bek sayesinde olmuştu. Asya Bisiklet Turu planları yaparken de kendimi en rahat hissedeceğim yerin Kırgızistan olacağını düşünüyordum. Size şimdiden spoiler vereyim, düşündüğüm gibi de oldu. Türkiye’de bisiklete biniyormuş gibi hissettim çoğu zaman.
Kazakistan’daki geçirdiğim 10 günün ardından artık önümde Kırgızistan vardı. Kegen’den çadırı toplamış, kısa bir sürüşle sınıra Kazakistan – Kırgızistan arasındaki Kuzey Doğu sınır kapısı olan Karkara Sınır Kapısına doğru pedalladım. Yol inanılmaz bozuk. Yolun üstündeki asfaltı kazımışlar ve öylece bırakmışlar. Bir gün önceki yolun devamı gibi aslında. Çok sinir bozucu, dümdüz yol ama siz yürüme hızında gidiyorsunuz. Yanınızdan yine hızla araçlar geçiyor, siz toz duman içinde kalıyorsunuz. Neyse… Öğlen 1.30 gibi Karkara sınır kapısına ulaştım.
Karkara Sınır Kapısı
Kırgızistan ile Kazakistan arasındaki küçücük bir sınır kapısı burası. Mesai saatleri arasında işliyor. Sabah açılıyor, akşam 5-6 gibi kapanıyor. Tarlaların ortasında, hatta hiçliğin ortasında bir kaç basit bina, bir iki büfe konteynerı bir iki tane de bariyer ile 2 düzine görevliden oluşan bir geçiş noktası. Personel sayısı az ve araçlar için prosedür biraz fazla olduğu için otomobilli geçişlerde kuyruk var. Yaya geçişler için aynı kuyruk yok ama.
Karkara Sınır Kapısına yaklaştığımda başta temkinli yaklaştım, araçların arkasında bekledim ama oradakiler de Türk olduğu ve Türk sabırsızlığı onlarda da olduğu için “gel gel, sen geç” diye hemen beni sınıra yönlendirdiler. Bu durum aynı zamanda misafirperverlik göstergesi de. Kazakistan tarafındaki asker ve gümrük görevlileri “ooo abey, tuvganımız bir (atamız bir), Türk-Kazak Kardeş” gibi sözlerle karşıladılar. Ülkeyi beğenip beğenmediğimi, Türkiye’den buraya bisikletle mi gelip gittiğimi, ne yiyip ne içtiğimi, çantaların içinde gümrüklük bir şey olup olmadığını sordular. “Gene gel Abey” diyerek beni Kırgız tarafına uğurladılar.
Kırgız tarafı da aynı samimiyetle beni karşıladı. Türkiye Cumhuriyeti pasaportunu gören görevli “Abi Hoşgeldin, bununla mı geldin?” diye laf attı. Sınır kapısı yaya geçenlere çok hızlı ve pratik aslında fakat benim Türk ve bisikletli olmam iki taraftaki görevlilerin de ilgisini o kadar cezbetti ki, herkesle 5’er dakika muhabbet edip goy gol yapmaktan 30-35 dk’yı bulmuştur benim sınır geçişim. En son Kırgızistan’da mühür basan personel “Abi sim kart ister misin telefon için dedi?” ibaktım O! operatörünün sim kartı var. 2000 Tenge’ye 1 hafta 10 GB internet varmış. Zaten Tenge vardı cebimde, alayım dedim. Aldıktan sonra demesin mi “Yalnız 35 km sonra çalışır” diye. 🤦♂️ Zaten 70 km sonra şehir var. Baştan söylese hiç almazdım. Ben şok. Anlayacağınız Kırgız bir kardeşimiz kapıda ilk kazığı attı bana. 1-2 gün daha telefonsuzdum devam edecektim.
Bu arada, sınır kapısında bir kaç kişi beni tuttu, “arkadaşları ileride, sen niye geride kaldın?” diye sordular. Benim yarım gün önümde 2 turcu varmış.
Kırgızistan’da İlk Pedallar
Hani yukarıda Kazak tarafının yolu bozuk demiştim ya, Kırgız tarafı da aynı şekilde devam etti. Üstüne bir de araçlar tam gaz gidince yine toz içinde kaldım.
İlk sapakta bir dere kenarına kurulup öğle molası verdim. Sonrasında pedala devam. Yolda ilerledikçe ufaktan yerellerle karşılaşmaya da başladım. Beni gören ilk amcaların sorusu “hanım var mı?” oldu. Başta anlayamadım ama bir iki pratik sonrası hangi sorunun geleceğini kestirebildiğimden mevzuya uygun cevap vermeye başladım. 😅
İlk kilometreler sonrasında Kırgız tarafı ile Kazak tarafının bir farkı yoktu. Geniş çayırlar, otlayan atlar ve bozuk yol… 😃 Sınırdan sonra 4 saatte anca 25 km yol gidebildim. Tam rezillik. Karakol’a giderken düz bir yoldan da gidilebiliyor, yüksek bir geçit tırmanarak bir yoldan da gidebiliyorsunuz. Ben tırmanışlı olanı seçtim. Hem yol daha kısa hem de daha az araba olacağını düşünmüştüm.
Tırmanışlı yola giden sapakta Polonyalı bir çift gördüm. Otostopla seyahat ediyorlarmış. Sınıra gideceğiz dediler. Dedim “sınır kapalı.” Nasıl fln dediler, oranın küçük bir yer olduğunu ve mesai ile çalıştığını söyledim. İnternetten bakıp teyit ettiler. Moraller bozuldu. Saat 7 olmuş zaten, çadır kurun burda, oraya varsanız bile karanlığa kalırsınız, çadır kurmanız zor olur fln dedim. Oğlan bir hayli gerilmiş ve patlamak üzereydi. Fazla da üstelemedim. Yoldaki aksilikler insanı çoğu zaman gerebiliyor. Planlar gerçek hayattala uyuşmayabiliyor.
Sapağı geçtikten sonra, rotadaki büyük tırmanış öncesi son noktada Kırgızistan’daki ilk kampımı kurdum. Ufak bir kaç evin olduğu bir sapak burası. Etraf yeşil ve ağaçlık. Hava serinlemeye başlarken ben yemek faslına geçtim.
Kırgızistan’da İkinci Gün
Sabah çadırın dışında farklı sesler geliyordu. Hayvandır diye düşünüp “pııırrrşşşt” diye ses çıkarttım. Sonra çadırın dışından insan sesi geldi. Kafamı çıkartıp dışarıya baktım bir tane dayı sonra yanında başka bir dayı daha… “Nereden geldin, nereye gidiyorsun?” soru fasıllarını geçtik ve sonradan gelen dayı baklayı azından çıkarttı. “Ben de geldim arak vardır diye, başım ağrıyordu.” Sabah sabah baş ağrısı diye arak peşinde koşuyor dayı. Çantadan çıkartıp yarım jelatin Parol verdim. İlaç onu ne kadar mutlu etti bilemem. 😃
Köy yerinden ayrılıp tam rampaya vurucam, ayağım matara kafesine takıldı. Hem kafes kırıldı hem matara delindi. 🤦♂️ Güne -1 ile başladım resmen. Sonrasında ise rampa rampa değil, patikadan hallice, geniş bir şey çıktı. Eğim dik, zemin kayalık. Arada jipler geçiyor, onlar zor çıkıyor. İte kaka ilerledim.
Tepeye yaklaştım, 10 yaşlarında bir çocuk yazıldı yanıma. Ne konuşuyor ne soru soruyor. Ben bisikleti itekliyorum, o yanımda yürüyor. Öylece bi’ 15 dakika yürümüşüzdür. En sonunda yol düzleşti, dedim “ben gayri bineceğim.” Adını sordum, “Nurislam” dedi. Not aldım, yoksa unutuyorum. Bisikletle fotoğrafını çektim ve yokuştan aşağı doğru sallanmaya başladım.
Karakol Şehrine Giderken
Sınırdaki adamın dediği gibi, 35 km gittim, ilk köyde telefon çekti, internet geldi. Evdekilere haber verdim. Yanımda 2 günü aşkın süredir taşıdığım pet şişeyi de sonunda törenle çöpe uğurladım. Köyden çıktım ve yol yine aynı bozukluğuyla devam etti. Çok ilginç, köy içlerini asfaltlamışlar, köy araları bozuk, rezil halde. 10 km hızla gitmek bile mümkün değil, 7 km ile gidebiliyorunuz; o da şanslıysanız.
Yolun ilerleyen kısımlarında bir ara durdum ve telefona baktım. Mesajlar gelmiş. Eski kreatif drektörümü kaybetmişiz. Bu haber beni sarstı. Daha 45’lerinde anca vardı. Bir ağaca yaslanıp kalakaldım. Dünya bi anlık da olsa bomboş bir toz yumağına döndü. Birlikte kalp sağlığı farkındalığı kampanyası yaptığınız kişiyi kalp krizinden kaybetmek ne kadar ironik. Işıklar içinde ol Öncü Başkan.
Yola devam ettim ama sonrası pek bende yok. Bir ara harita beni bir su kanalına paralel bir yola soktu. Yol başta iyiydi ama onra balta girmemiş orman moduna bağladı. Kum oldu, çamur oldu derken pek bi zor oldu. İlk sapaktan çıkıp bozuk yoluma geri döndüm.
Karakol’a son 15 km kala yol asfalta döndü ve şehre kadar öyle devam etti. Biraz şaşırdım açıkçası, bozuk yola o kadar çok alışmıştım ki, sonsuza kadar öyle gidecek sanıyordum. Şehre girdim ama bu sefer de şehrin içi kötü. Bazı ana yollar asfaltlanmış, ara yollar stabilize şekilde duruyor. Çok ilginç bir şehir bu Karakol.
Karakol’da Konaklama – Snow Leopart Hostel
Kırgızistan’daki ilk şehrim olan Karakol’da kalacağım hostele, 7 gün öncesinden, daha Almatı’dan çıkmadan önce rezervasyon yaptırmıştım. Karakol’da pek çok hostel var. Hatta Almatı’da kaldığım Interhouse Hostel’in de bir şubesi var. Ben hem Google yorumlarında ilk gördüğüm fotoğrafta bisikletliler gördüğüm hem de ismi güzel geldiği için Snow Leopart Hostel’e rezervasyon yaptırdım.
Hostel’e girerken Tiflis hava limanında tanıştığım Alman Turcu Katrin’le karşılaştım. Benim önümde gidenler o ve arkadaşı Alex’miş. Bir kaç saat önce gelmişler. Bisikleti eski ev dedikleri yere koydum ve orada ne göreyim, 7 tane tur bisikleti daha var küçücük odada. Ben de müsait bir yere koydum. Duet hostel mi yoksa burası mı diye çok düşünmüştüm. Burada böyle bir bisiklet kalabalığı görmek güzeldi. 2’si Fransız, 4’ü Alman, bir de ben Türkiye’den. 😃
Snow Leopart Hostel’in sahipleri karı koca bir çift; Celil ile Azade. Ufak çocukları da var. Celil işin biraz daha eğlence ve organizasyon kısmında, Azade ise hostelin düzen ve gelen gidenin takibinden sorumlu. İkisi de Türkçe’yi fena olmayacak şekilde biliyorlar. Konuşurken Türkçe – Kırgızca karışık konuştuk. zorda kaldığımız noktada İngilizce’ye dönerek rahatça anlaştık. Türk olduğumu da öğrendikleri için bana jest yaptılar, beni 4 kişilik bir dorm’a yerleştirdiler. Normalde ben 8 kişilikten yer ayırtmıştım ama az kişiye hayır demem. 😅 ilk iş duş aldım. 6 gündür yoldaydım ve kokuşmuştum. 200 som’a da çamaşırlar yıkanıyormuş. Sonraki gün de onu hallettircem. Daha Almatı’dan kirli şortum var, o haldeyim yani.
Karakol Şehrine İlk Bakış
Akşam yemek için şehir merkezine yürüdüm. Şehrin çarşı diyebileceğimiz noktası hostelden yaklaşık 30 dakika mesafedeydi. Para çektim. Burada dolar bozdurmak yerine bankamatikten direkt para çekmeyi denedim. 1 Türk lirası 4 Kırgız Somu gibi bir değere denk geldi. Ülkede enflasyon yüksek olduğu için Kırgız Som’unun sıfırları biraz bol. Yaklaşık 1500 Lira civar para çektim ve 150 Lira civarı komisyon ödedim. 4000 Som civarı bir para etti bu. Sonrasında biraz market gezdim. Bulgur buldum, inanamazsınız. Döner yeme gazına geldim ama hayatımın en kötü dönerini yedim. Bu yediğim döner Orta Asya’da yediğim ilk kötü dönerdi ama son olmayacaktı diyebilirim.
Dönüşte hostelin yanındaki marketten 2 bira ve 1 cips alıp odaya geçtim. 4 kişilik odada benden başka kimse yoktu odada. Birayı açtım ve karşımda oturan hayali kreatif direktörüme doğru şişeyi kaldırdım. Karakol’da bir hostel odasında değil, Karaköy’de Mare’de oturuyorduk sanki. “Şerefine Öncü Başgan!”
16 Ağustos 2022
Karakol – Kırgızistan
Kazakistan – Kırgızistan sınır geçişi ve Kırgızistan’daki ilk günleri izlemek isterseniz aşağıdaki Youtube videosuna da göz atabilirsiniz. İyi seyirler…